“Bir çuvala sığacak kadar küçük ama koca bir köyü korkutacak kadar büyük…”
Ne Haber Ajansı Yazarlarından Uzman Sosyolog ve Aile Danışmanı Celile Esra Ası Güneş Narin Güran cinayetinin ardından bir toplum değerlendirmesi yaptı.
Yazarımız Ası Güneş toplumun neden bu denli büyük bir refleks gösterdiğini ve Siirt’te de benzer konulara şahit olduğunu açıkladı.
Ajansımızın sorularını yanıtlayan Ası Güneş, ölüme alıştığımıza da dikkat çekiyor.

- Narin Güran’ın ölümünün ardından neleri gözlemlediniz?
Celile Esra Ası Güneş: Kadınlarımız öldürülüyor, çocuklarımız öldürülüyor, dilsiz hayvanlarımız öldürülüyor, doğamız çeşitli bahanelerle yakılıp, yerlerine koca koca binalar dikiliyor ve bizler sadece belirli bir süre “ah vah” edip sonrasında unutuyoruz. Çünkü alıştırıldık ölüme, öldürülmeye ve yok edilmeye!
- Medyada toplum bilimcilerinin yorumları bu olayların ardından sıkça yer almaya başladı. Sizde bir toplum bilimci olarak bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Celile Esra Ası Güneş: Türkiye toplumu içerisinde nasıl ki üst kimlik yaratıldı ise üst cinsiyet, üst insan ve üst meslekler de yaratıldı. Dolayısıyla bu yaklaşım, ruh sağlığı ve toplum sağlığı alanlarında çalışan meslek elemanlarına da sirayet etti. Meslek yasası talepleri (ki bunda sonuna kadar haklılar, herkesin kendi mesleğini icra etmesinin önü açılmalı, kimse alanının dışında uzmanlık yapmamalı ve bu devlet tarafından güvence altına alınmalı) ile birey ve toplumu birbirinden ayrı gören ve üst akıl olduğuna inandırılan elitist uzmanlar yaratıldı. Eksik bırakılan bir nokta var ki birey sağlığının ve toplum sağlığının birbirinden ayrı tutulamayacağı ve bu alanı ilgilendiren “loji” lerin de kesinlikle birlikte hareket etmesi gerektiğidir. Mesleğe başladığım ilk günden itibaren dilimde pelesenk olan tek cümle; masa başı toplum bilimci ve insan bilimci olmaz. Toplumun içinde harmanlanmadan, birebir gözlem ve analiz yapmadan elitist yaklaşımlar ile iki süslü video atarak bu iş olmaz. Kısacası bireyi ve toplumu ilgilendiren disiplinlerde eğitim almış ve bu meslekleri icra edenler alana çıkmalı, nasıl ki aile hekimliği uygulaması var ise aile sosyoloğu, aile psikoloğu, aile çocuk gelişimi uzmanı ve aile danışmanı uygulaması da olması gereken elzem durumdur. Devlet öncelikle toplumun kritik aktörleri olan bu meslek uzmanlarını, hiçbir ilde, ilçede mezrada, köyde, mahallede boşluk kalmayacak şekilde göreve almalı ve görevde olanların ise Sosyal Hizmet Müdürlüklerinde ailelerin, ekonomik durumlarını tespit eden memur konumundan çıkarılmaları gerekir. Bu uzmanların malzemesi sahadır, toplumun kendisidir.
- Toplum sizce Narin olayının ardından neden böyle bir refleks gösterdi?
Celile Esra Ası Güneş: Gelelim savunmasız bir çocuğun acımasız bir şekilde yok edilmesi karşısında toplumun bu denli büyük bir refleksi neden gösterdiğine…
Yaşamın içinde kadına, çocuğa, doğaya, hayvana ve savunmasız her canlıya yönelik var olan şiddet sarmalına karşı biriken öfke, tahammülsüzlük, cezasızlık( ceza veriliyor ancak infazı yok), benimde başıma gelecek korkusu, adalete karşı güvensizlik duygusu insanları hassas duruma getirdi. Ancak Türkiye toplumu, duygusal ve insani değerlere sahip olduğu kadar ne yazık ki hafızası kolay silinen bir toplum özelliği taşımaktadır.
- Yıllarca siz de sahada kadınlar ve çocuklar üzerine araştırmalar yaptınız bu ve benzer durumlarla karşılaştınız mı?
Celile Esra Ası Güneş: Yıllar önce sahada kadın ve çocuk merkezli çalışmalar yürüten bir sosyolog olarak birçok olumsuz ve bende derin izler bırakan olaylara şahit oldum. Bir seferinde amca oğlu ile birlikte hayvan otlatmaktan dönen küçük kız çocuğunun, çadıra döner dönmez ne hikmetse babasının av tüfeğini temizlerken vurulup ölme vakasında, amca oğlunu ısrarla benden gizleyen aile karşısında ve uzaktan gizlice beni izleyen o çocuğu gördüğümde anlamıştım her şeyi ama yine de başaramamıştım gerçeği çıkarmayı…
Yine ev içerisinde herkesin olduğu sırada iki göz odada kendisini öldürdüğünü ve silah sesinin duyulmadığının söylendiği (Çok şükür ki 7 yıl sonra JASAT ekibinin titizliği ile üstü örtülemedi ) gibi gittiğim ve inceleme fırsatı bulduğum bir çok intihar(çoğu üstü örtülmüş cinayet) olayında (ensest, tecavüz, taciz, çarpık ilişkiler vb.) unsurları dile getirirken sözüm ona kutsanan aile kurumu ve ananeler sebebiyle “tü kaka” ediliyordum. Duyulmasına bile tahammül edilemeyen bu çirkinlikler, bakın nede sinsice yayıldı ve gün yüzüne çıktı. Bunları dile getirirken kimse militarist duygular ile başka yerlere çekme hevesi içerisinde olmasın ve belirli bir bölgeye de ait göstermesin. Mersin’de Müslime çocuğumuzun, Tekirdağ ‘da Sıla bebeğin ve dile getirmekten acı duyduğum birçok kentteki çocuğumuzun başına gelenler bu tarz sapkınlık ve vahşetin bölgesel olmadığını kanıtlamaktadır. Elbette her bölgenin kendi iç dinamikleri de farklı olup başka bir şekilde de yansımaktadır. Bugün doğusundan, batısına, kuzeyinden, güneyine ülkemizin en modern veya kırsal kesiminde dâhi bu olaylar yaşanmakta ve maalesef yaşanmaya devam edecektir. Yıllardır mücadele ettiğimiz “Feodalizm ve yancısı olan Cinsiyetçilik” Türkiye toplumunun gerçeğidir. Toplumsal yozlaşma ve toplumsal çözülme ki çürümeye başladık diye bas bas bağırırken, bugünlerin geleceğini biliyordum, biliyorduk. Ucunu kaçırdığımız yer ise her şeyin dönüp dolaşıp burada kitlenmesi idi.

- Anne ve babaların bu olayların ardından nasıl çocuklarını koruyacaklarını ve nasıl yetiştireceklerini ilişkin çok sayıda soru gelmekte. Bu konudaki değerlendirmeniz nedir?
Celile Esra Ası Güneş: Anne ve babalar inançlı ve dindar bir nesil yetiştirmede, yaratıcının korkusunu dayatmak ile başlıyor. Nitekim Narin’in cesedini dereye gizleyen itirafçı Nevzat: Küçücük bedeni, acımasızca çuvala koyup suya gömdükten sonra eve gelip namaz kıldığını itiraf etmişti. Oysa dinine bağlı ve gerçekten Allah sevgisi olan biri dini vecibelerini yerine getirir değil mi? Allah sevgisi olan biri ise başka bir canlıyı değil öldürmek ve gizlemek böyle bir olaya dâhi yaklaşmazdı. Bu örnek toplum olarak dinsel ve toplumsal değerleri, korkutarak öğreten ve korkutularak öğretilen toplum olduğumuz gerçekliğine bizi götürüyor. Toplumsal etiği ve ahlâkî değerleri anlamlandırarak ve neyin niçin önemli olduğunu öğretmekten ziyade korku kültürü ile çocuklarımızı yetiştiriyoruz. Sonuçları ise göz önünde. Her yerde talan, yıkım, zorbalık, adaletsizlik ve ölüm… Asıl amaç adaletli, empati duygusuna sahip, vicdanlı ve ahlaklı çocuklar yetiştirmek olmalıdır. Bu değerlere sahip çocuk, dini değerlerini de doğru yaşar, uygular ve topluma da zararı değil katkısı olur.
- Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Celile Esra Ası Güneş: Son olarak ezilen, iradesi yok sayılan, yaşamı elinden alınan, aile şerefi, itibar, kültürel kodlar, güvencesizlik ve birçok sebep yüzünden korkutulan, susturulan, suça bulaştırılan, otoriteye boyun eğdirilen ve işin sonunda yine suçlanan kadınlar, susmayın, Coğrafya kaderimiz değil. Bu döngüyü kırmak bizlerin elinde. Mücadele zincirinde yerinizi alın. Sizleri yaralarınızdan kucaklıyorum.
Ses Verin!
Sevgiler