Haftanın konusu size biraz ilginç gelebilir ama sosyal medyada bu aralar en tartışılan konularından biri bu: prenses erkekler! Peki, erkekler gerçekten birer prensese mi dönüşüyorlar? Gelin bunun üzerinde birlikte düşünelim:
PRENSES:
Öncelikle prenses kavramını biraz açalım. Prenses, gerçek anlamıyla kullanıldığında kralın / kraliçenin kızını ifade eder. Gerçek bir prensesin hayatı her zaman çok kolay değildir. Siyasî çıkarlar uğruna hiç istemedikleri kişilerle evlendirilebiliyorlar. Saray içindeki inanılmaz entrikalara karşı psikolojik sağlamlığını korumak zorunda kalabiliyorlar ve hayatları boyunca hâl ve hareketlerine dikkat etmek zorunda olup saray kurallarına sıkı sıkı bağlı olmak durumunda olabiliyorlar. En kötüsü de taht savaşları söz konusu olduğunda en yakınları tarafından öldürülebiliyorlar. Sembolik bir kraliyet olsa da günümüz İngiliz kraliyetinin bazı prensesleri hakkında çıkan haberleri duymuşsunuzdur. Suikast gibi ‘’kazalara’’ kurban giden prensesler, kendi istekleriyle dudak uçuklatan servetleri ellerinin tersiyle itip prenseslikten çıkanlar ve türlü türlü magazinel dedikodular… Görüyoruz ki gerçek prenseslik, taşınması o kadar da kolay bir unvan değil. Oysaki günümüzde prenses kelimesiyle anlatılmaya çalışılan şey çok başka ve yazımızın konusu da prenseslik değil ‘’piremseslik’’ olacak.
ERKEK:
Erkek denince aklınıza ne geliyor? Veya ‘’Erkek gibi’’ ifadesi size neleri çağrıştırıyor. Evrimsel süreçten, avcılık toplayıcılık dönemine; ortaçağdan günümüze ‘’erkek’’ savaşçılığı, sahipleniciliği, koruyuculuğu, gücü, saldırganlığı, liderliği temsil eden bir kelime olmuştur. Hayvanlar âleminde de erkeklerin dişilere oranla daha güçlü, daha sahiplenici ve korumacı olduğunu görebiliyoruz.
Erkekler fiziksel olarak kadınlardan daha büyük ve güçlüler. Duygusal yönden de daha kontrollüler. Veya şöyle mi demeliydim: ‘’Daha kontrollüydüler.’’ ?
Toplumsal cinsiyet rollerine baktığımızda erkeğe yüklenilen görevlerin daha çok ağır işler, evin geçimi, koruyuculuk, yöneticilik gibi görevler olduğunu görürüz. Örneğin toplumsal cinsiyet rollerine göre bir kadının tır şoförü olması, bir erkeğin de ev işleri yapması doğru bulunmamaktadır. Erkek çocuklara silah, araba gibi oyuncaklar alınırken kız çocuklarına oyuncak bebek, takı gibi hediyeler verilmektedir. Kız çocukları ev işlerinden sorumluyken erkek daha çok ekmek almaya gönderilir. Yakın zamanda kız çocuklarının okula gönderilmesi bile uygun görülmüyordu. ‘’Baba Beni Okula Gönder’’ kampanyasını hatırlayanınız vardır. Kaldı ki günümüzde de, özellikle kırsal kesimde kız çocukları okula bilhassa yükseköğretim kurumlarına gönderilmiyor. Burada çarpık bir ‘’namus’’ algısı ile yüzlerce yıldır yerleşmiş olan toplumsal cinsiyet kalıplarının etkisi olduğu kesin. Ne olursa olsun bugün bu durum dünden çok daha iyi bir durumda. Dünün okula gönderilmeyen çocukları büyüdüler, anne oldular ve kız çocuklarını ne pahasına olursa olsun okutmaya çalışıyorlar. Bugün, Siirt’te kadın otobüs şoförlerini görmek mümkün… Aynı şekilde ev temizliği yapan, bulaşık yıkayan, çocuğunun altını temizleyen erkekler görmek de mümkün. Peki, bunlar yanlış şeyler miydi? Hayır. Yanlış olan bu sürecin çarpık anlaşılması!
DÖNÜŞEN DÜNYA:
Bugün kadın hareketleri sayesinde kadın-erkek eşitliği düne göre çok daha iyi bir durumda. Kendi evini, arabasını alabilen kadın sayısı hızla artmakta kadınlar ‘’ellerinin hamuruyla’’ neler yapabileceklerini tüm dünyaya gururla gösterebilmekteler. Eskinin ‘’edepli’’ suskun, itaatkâr kadını artık yok. İyi ki de yok. Fakat yine de ortada bir sorun var. Evlilikler hiç olmadığı kadar hızlı sonlandırılıyor hatta insanlar evlenmeyi düşünmemeye başlıyorlar. İlişkilerdeki bu huzursuzluğun kaynağı ne? Benim kişisel görüşlerime göre bunun sebepleri aşırı hızlı değişim ve sosyal medya!
’Güçlü kadın’’ sloganıyla ortaya çıkan herkes doğru şeyler söylemedi. Bazıları bu söylemlerini erkek nefretine kadar vardırdılar. Sosyal medyanın etkisiyle bu tür söylemler çok hızlı bir şekilde ‘’akım’’a dönüştü. Doksanlı yılların şarkılarındaki özgür, güçlü kadın ritimlerini görebilirsiniz. Fakat bu güç çok yanlış anlaşıldı ve kadınlar erkekleşme sürecine girdiler. 19’luk damacanayı taşımayı bir hüner bilerek bundan gurur duydular. Sosyal medyada bir dönem kadınlar tarafından çok sık kullanılan ifadeler vardı:
- Manitayı halı sahaya bırakma keyfi.
- Kocama ben bakarım, o evinde durabilir.
- Manitama karışan olursa vururum.
Evet, kadınlar ‘’erkekleştikçe’’ erkekler boşalan kadın pozisyonlarına yerleştiler. Evrende her şey entropi yasasıyla işler. Bir yerdeki boşluk bir şekilde tamamlanır ve bir nevi homojenlik sağlanır.
IYY MAÇO!
Yine 90’lı yıllara dönecek olursak o dönemin popüler erkek kimliğinde daha çok Avrupaî erkek özellikleri mevcuttu. Kibar, sakin, kıskanmayan, özgürlükçü erkekler modaydı. Döşü kıllı Anadolu erkeğine ise ‘’sığır’’ muamelesinin yapıldığı yıllar… Elbette televizyon dizilerinde de sinemada da ‘’sönük erkek’’ methiyeleri diziliyor, erkeğin kadınsı özellikleri yüceltiliyordu. Çocuklar Duymasın isimli dizide Light Selami karakterini bilmeyeniniz yoktur. Bugün linçlenen Light’lık o zamanlar bir sevginin tezahürü olarak algılanıyordu. ‘’Bravo be adama!’’ denilen Selami’ye bugün prenses deniliyor. Hâl böyle olunca erkekler de bu duruma ayak uydurma zorunluluğu hissederek sürüye dahil oldular. Lazer epilasyonda erkek devrimi oldu adeta. ‘’Kıl’’ bir bozukluk olarak görülmeye başlandı. Erkekler sadece bakımlı olmaya değil, makyaj yapmaya da özendirildi. Evet, 2000’lerin başında ‘’makul erkek’’ buydu. Fakat hızını alamayan erkekler olayı ileri boyutlara taşıyınca kadınlar ‘’erkeklik’’ özlemi içinde ne yapacaklarını bilemez oldular ve adeta maçoluk ‘’sek erkeklik’’ olarak değerlendirilmeye başlandı. Eskinin sığırı bugünün karizması oldu. Tüm bunların sebebi aşırı hızlı değişim. Hızlı değişen her şey hızlı çürür.
ŞİKÂYETLER
Sosyal medya hesaplarımdan yaptığım anketlere ve gözlemlerime dayanarak kadınların prenses erkeklerde en çok şikâyet ettikleri özellikleri şu şekilde derledim:
1- Trip atmak
2- Her şeyden şikâyet etmek
3- İlk adımı atamamak
4- Abartılı bakım ve epilasyon
5- Annesinin kuzusu olmak
6- Kıskanmamak
7- Sahiplenmemek
8- Aşırı kırılgan olmak, küsmek
9- Hesap ödememek
10- Kendi fikirlerinin olmaması, ‘’sen bilirsin’’cilik
11- Aciz olmak
12- Kadınsı giyinmek
13- Aşırı içe dönük olmak, utangaç olmak
14- Söz geçirememek
Bu liste elbette uzar gider ama ben sizin için en popüler şikâyetleri yazdım. Prenses erkeklerde en sık gözlemlenen davranış kalıpları bunlar.
BEM CİNSİYET ROLLERİ
Amerikalı psikolog Sandra Bem’in cinsiyet rolleri kuramına göre kişiler dört farklı kategoride değerlendirilebilmekte. Kadınsı, Erkeksi, Andorjen (Hem kadınsı hem de erkeksi) ve Belirsiz (Ne kadınsı ne de erkeksi) Ayrıca kültüre uygunluk çalışmalarından sonra Bem’in cinsiyet rolleri envanterine göre kadınsılığı ve erkeksiliği belirleyen birtakım özellikler var.
Kadınsı Özellikler
Ağırbaşlı, ciddi, anlayışlı, başkalarının ihtiyaçlarına duyarlı, boyun eğen, cana yakın, çocukları seven, duygusal, fedakar, gönül alan, hassas, incinmiş duyguları tamir etmeye istekli, kaba dil kullanmayan, kadınsı, merhametli, namuslu, sadık, sevecen, sıkılgan, tatlı dilli, yumuşak, nazik.
Erkeksi Özellikler
Ailesine karşı sorumlu, baskın, tesirli, cömert, duygularını açığa vurmayan, erkeksi, etkileyici, güçlü, girişken, gözüpek, haksızlığa karşı tavır alan, hırslı, idealist, kendi ihtiyaçlarını savunan, kendine güvenen, kuralcı, katı, lider gibi davranan, mantıklı, otoriter, riski göze almaktan çekinmeyen, saldırgan, sözünde duran.
Zamanında birçok eleştiriye maruz kalan Bem, acaba bugün haklı mı? Özlediğimiz kadın/erkek özellikleri bunlar mı? Bu sorunun cevabını herkes kendi bakış açısıyla verecek elbette.
SIĞIR MODASI
Yazımın başlarında da belirttiğim gibi sağlıklı toplumsal değişimler yavaş olmalı, hızlı olunca çabuk çürür ve özentiden ileriye gidemez. Evet, maçoluktan prensesliğe hızlı bir geçiş yapıldı ama bugün prenseslik linç ediliyorsa ve ‘’sek erkek’’ özlemi ifade ediliyorsa yine hızlı bir değişimle ayar tutturulamayabilir, erkekler bu defa da ‘’sığırlaşabilir’’. Kadını döven, aşırı kıskanan, kısıtlayan erkeklere dönüşüm çok muhtemel görünüyor. Sanırım uzun zamandır ilişkilere kadınlar yön veriyor hatta ilişkideki rollere de kadınlar şekil veriyor. Umarım bir sığırlık vakası oluşmaz.
SON SÖZ
Evet, kadınlar erkekleşince kadınlık yapmak erkeklere kaldı. Bence prensesliğin sebeplerinden biri budur. Diğeri ise kadınların yanlış talepleri… Erkekleri kadınların prensesleştirdiğini düşünüyorum. Ataerkil düzenin getirdiği bıkkınlıkla erkeksi özelliklerden gına gelmiş kadınlar daha çok kadınsı özelliklere sahip erkekleri talep etmeye başlayınca erkekler bir mutasyon geçirmeye başladı. Peki erkeklerin kendi iradeleri yok mu da hemen prenses oluveriyorlar? Maalesef, dünya arz-talep düzenine göre çalışıyor. Bakın, ideal kadın vücudu algısına… Moda ne dayatıyorsa kadınlar onu alıyor. Çünkü moda erkeklere de şunu söylüyor: ‘’İdeal kadın zayıf ve uzun olandır.’’ Bana kalırsa bundan sonra balık etlilik ve minyonluk talep görecek. Benim sizlere önerim şu: milyonlarca yılda şekillenen psikolojik ve fizyolojik farklılıklarımızı kadın-erkek olarak kabul edip doğamıza saygı göstermeliyiz. Farklılık her zaman iyi değildir ve günün sonunda klasik olan kazanır. Sosyal medya akımlarına karşı kendi irademizi korumalıyız. Kadın-erkek olarak felsefi, sosyolojik okumalar yapmalı ve içimizden geleni yapmalıyız. Evet, en önemli şey ‘’İçimizden gelendir.’’ Çünkü içimizden gelen şey, bir günde oluşmadı. Atalarımızın bize mirası bu ve bir günde de değişmeyecek. Popülist yaklaşımlar genellikle çabuk söner fakat yaktığı alanı düzeltmek kolay olmayabiliyor. Sevgiyle, anlayışla, içtenlikle, saydamlıkla kurulan bir ilişki her türlü zararlı akımın önünde dimdik duracaktır. Tekrar görüşünceye dek hoşça bakın zatınıza.
Çok güzel bir tespit kalemine sağlık