Romantik ilişkinin ilk evresi, beğenme ve çekicilik üzerine ilerlediği için çiftlerin, en çok heyecanlandığı ve ilişkiden zevk aldığı zamanlardır. Bu sebeple çiftler, duygusal bağ ile birbirlerine yaklaştıkları için birbirlerine karşı dürüst ve şeffaf davranamayabilir. Birlikteliğin ilerleyen dönemlerinde ise duygusal bağın yanında kişisel beklentiler, sınırlar, toplumsal cinsiyet yaklaşımı, cinsiyet rolleri, kültürel ve dini inanç, güç gösterimi(özellikle erkek), finansal beklentiler gibi birbirinden farklı birçok dinamikte ilişkiye dâhil olmaya başlamaktadır. Böylece romantik ilişkilerde sorunların başlangıcı, çiftlerin birbirlerinin özel alanlarını ihlâl etmesiyle ortaya çıkmaktadır. Bu kısıtlamalara kısaca değinmek istersek; fiziksel görüntü (giyim tarzı vb.), arkadaş çevresi, akraba ilişkisi, aile ilişkisi, ekonomik ve kültürel baskı, eğitim engeli gibi birçok kısıtlamalar olabilir. Kadın ya da erkek fark etmeksizin ilişkinin başlangıcında erkeğin, kadına ya da kadının, erkeğe dayattığı kısıtlayıcı davranışlar karşısında çiftler, bu durumu “beni çok sevdiği için böyle davranıyor” veya “beni çok kıskanıyor, demek ki beni seviyor ” gibi tatmin olma duygusuyla kabul edebilmektedir. Ancak zamanla uygulanan bu tarz duygusal kısıtlamaların dozu artabilmekle birlikte sosyal ve ekonomik kısıtlamalara da yol açabilmektedir. Dolayısıyla gittikçe dozu artan kısıtlamalar, çiftleri adeta bir çember içerisine alarak hareketsiz bırakabilmektedir. Nitekim başlarda keyifli gelen, sevginin ve önemsenmenin göstergesi olarak algılanan bu dayatmalar, artık kavgaların ve iletişimsizliğin sebebi olmaktadır. Bu kısır döngüden çıkarmamız gereken önemli vurgu ise elbette ki kadın veya erkeğin, eş ya da sevgili kimliğinden önce kendilerinin birey olduklarını, kendilerine ait iradenin dolayısıyla kararların olması gerektiğini bilmeleridir. Çünkü bize tatlı gelen ve ruhumuzu okşadığını düşündüğümüz bu kısıtlamalara, bir kez izin verdiğimiz takdirde ihlâllerin arkası gelecektir.
Yukarıda değindiğim üzere çiftler, isteyerek veya farkında olmadan manipüle edilen, iradenin önemsenmediği, tek taraflı kabul ve onayın olduğu Narsist ilişkinin şekillenmesine sebep olacaktır.
Sağlıklı olmayan bu ilişki tarzı karşısında, karşı tarafı suçlayarak, duygusal ve düşüncelerini manipüle ederek veya bitmeyen tartışmalar sürdürerek, problemleri çözemeyeceğimizi bilmemiz gerekir. Bunun yerine sen dilini kullanmadan, karşı tarafı suçlamadan, söylem ve davranışları tekrar tekrar büyütmeden, problem birlikte ele alınmalı ve ilişkinin yeniden onarılma yoluna gidilmelidir. Böylece ilişkiye dair karşılıklı olarak beklentileri, sınırları, kaygıları ve bunların birliktelikte nasıl işletileceğine dair düşünceleri açık ve net bir şekilde konuşmalı ve ortak bir dilde buluşulmalıdır.
SEVGİLER…