Yoksulluk derinleşiyor, gıda bankacılığı umut vadediyor: Orhangazi’de Gıda Bankası ihtiyaç sahiplerine hizmet veriyor

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Gıda fazlasını ihtiyaç sahiplerine ulaştırarak israf ve açlıkla mücadeleye odaklanan Küresel Gıda Bankacılığı Ağı (The Global FoodBanking Network – GFN), 50’den fazla ülkedeki iş birlikleriyle küresel ölçekte güçlü bir etki alanına sahip. GFN’in 2024 faaliyet raporuna göre, geçtiğimiz yıl 41 milyon kişiye toplamda 654 milyon ton gıda ve temel ihtiyaç malzemesi ulaştırıldı. Kurumun hedefi yalnızca gıda dağıtımı yapmak değil; sürdürülebilir ve topluluk temelli gıda sistemleri kurmak ve bu sistemleri yerel ortaklıklarla kalıcı biçimde güçlendirmek.

GFN’in Türkiye’deki tek sertifikalı üyesi ise Temel İhtiyaç Derneği (TİDER). GFN’in bu yıl dünyaya örnek olarak gösterdiği dört projeden biri, TİDER’in 6 Şubat depremlerinin ardından Adıyaman’da kurduğu Destek Market çalışması oldu.

TİDER, Türkiye’de gıda bankacılığı alanında ağ koordinasyonu görevini üstleniyor. Şu anda TİDER Gıda Bankacılığı Tam Listesine göre 40 şehirdeki 80 farklı noktada; yerel yönetimler, dernekler, ticaret odaları gibi kurumlarla birlikte gıda bankaları, depolar ve aşevleri alanlarında iş birliği yapıyor.

“Market sistemi olması, kendin alabilmen güzel olmuş”

TİDER, bu yıl içerisinde 21 Mart 2025 tarihinde yeni bir yerel yönetimle daha iş birliği yaptı. Bursa Orhangazi Belediyesi ile gıda bankası protokolü imzalandı. Gıda bankası protokolü imzalandıktan birkaç ay sonra Orhangazi’de gıda bankası açıldı.

Yoksulluk derinleşiyor, gıda bankacılığı umut vadediyor: Orhangazi’de Gıda Bankası ihtiyaç sahiplerine hizmet veriyor

Gıda bankası içerisinde ayakkabı ve tekstil ürünleri de yer alıyor

Orhangazi Belediyesi’nin TİDER iş birliği ile açmış olduğu gıda bankası, bir kasası olan yerel bir market görünümü sunuyor. Ancak içerisinde marketten farklı olarak temel gıdaların yanında çocuk ve yetişkin ayakkabıları ve kıyafetler mevcut. Temel gıdalar bakliyat, salça, yağ, çay, şeker, kahve gibi ürünlerden oluşuyor ayrıca kadın pedi bebek bezi gibi ürünler de yer alıyor. Ürün markaları arasında üst segment, kendi mağazasından alındığında 4 -5 bin TL tutarında olan bir ayakkabı, market içerisinde bin TL gibi bir puan sisteminde.

Altı çocuğuna bakan anne anlattı: “Kızım doğum yaptı, hızır gibi yetiştiniz”

Gıda bankasından destek alan 43 yaşındaki altı çocuk annesi, yaşadığı sürprizi şu sözlerle anlattı:

“Böyle bir yer beklemiyordum, kıyafet ve ayakkabı vardır sadece diye düşünmüştüm. İnsanları biraz olsun rahatlatacak güzel bir şey olmuş, güzel düşünülmüş.”

Kadın, kızı doğum yaptığı gün ihtiyaç duyduğu temel ürünlere ulaşabildiğini belirterek destek merkezinin önemini şu sözlerle vurguladı:

“Dün mesela hızır gibi yetişti. Kızım doğum yaptı. Bebek bezi, ıslak mendil, kıyafet ve evin eksiklerini aldım. Bir nebze olsun insanları rahatlattılar.”

Bu ifadeler, sosyal destek mekanizmalarının sadece fiziksel ihtiyaçları değil, aynı zamanda kriz anlarındaki psikolojik yükü de hafiflettiğini gösteriyor.

“Yalan değil alamazdım, sıkışacaktım”

Evde 7 kişi birlikte yaşayan kadın, sadece 26 yaşındaki oğlunun asgari ücretle çalıştığını da anlattı. Destek aldığı gıda bankasından duyduğu memnuniyeti şöyle paylaştı:

“Çocuklarımdan biri özel eğitime gidiyor. Ben ayakkabı, kıyafet, yiyecek gibi ihtiyaçlarımı buradan karşılayabildim. Gerçekten alamazdım, eşten dosttan borç alabilirsin ama o da çözüm olmaz, sıkışırdım. Durumu iyi olan zaten başvurmaz. Burada faydalı şeyler var, gelen insanı mağdur etmiyorlar. İhtiyacın olan her şeyi bulabiliyorsun. Market sistemi olması, kendin seçebilmen çok iyi.”

Gıda bankasında kadın ve erkek olmak üzere iki görevli bulunuyor. Market görevlisi kadın, işleyişi şöyle anlattı:

“İhtiyaç sahibi kişiler çeşitli filtrelerden geçip kaymakamlık, bakanlık ve belediye sistemlerine kayıt oluyorlar. Gıda bankasının market kısmına yararlanması gereken kişilerin listeleri geliyor, biz de onlarla iletişime geçip randevu oluşturuyoruz. Randevulu sistem sayesinde destek alanlar birbirleriyle karşılaşmadan, rahatça marketten alışveriş yapabiliyor.”

Karttaki puan yetmediğinde kısıtlama yapılmıyor

Gıda bankasına gelenlerin yaklaşımlarını anlatan market görevlisi, annelerin özellikle çocuklarıyla geldiklerinde ilginç tercihler yaptığını paylaşıyor:

“Anneler çocuklarıyla geldiğinde çocuklar genellikle X markası gibi bilinen ayakkabılara yöneliyor, muhtemelen okulda bir arkadaşlarında gördükleri için. Çocuklar bu markaları görüyor, biliyor ve özeniyor. Ancak anneler önceliği temel gıdaya veriyor; ayakkabı alacaklarsa da marka yerine kendilerine en çok yakışanı seçiyorlar. Anneler için markanın önemi ya da bilinirliği çok fazla değil.”

Destek alanlara 3 bin TL değerinde bir puan kartı veriliyor. Bu kartla marketteki ürünler, piyasadaki benzerlerine göre daha uygun fiyatla alınabiliyor. Temel gıdalar genellikle piyasadakilerin yarı fiyatına, üst segment markalı ürünler ise dörtte bir fiyatına denk geliyor. Market görevlileri, kart puanının yetmediği durumlarda ek ürün alma konusunda herhangi bir kısıtlama olmadığını da belirtiyor.

Firmalarla bağış için görüşmeler devam ediyor

Orhangazi Belediyesi Özel Kalem Müdürü Şenol Kaya, temmuz ayına kadar 80 kişiye destek sağladıklarını belirtti. Belediyenin kendi dernekleri aracılığıyla bağış toplayarak markete ürün alımı gerçekleştirdiklerini, ayrıca TİDER’in firmalardan temin ettiği tekstil ve ayakkabı bağışlarının da markette yer aldığını söyledi. Tekstil ve ayakkabı ürünlerinin bir kısmının ihtiyaç sahiplerine dağıtıldığını, bir bölümünün ise halen gıda bankasında bulunduğunu aktardı.

Bağışçı bulma konusunda ilerleme kaydettiklerini ifade eden Kaya, yerel firmalarla görüşmeler yaparak gıda bankasını tanıttıklarını ve bağış yapmaları için çalışmalara devam ettiklerini dile getirdi. Gıda bankasının açılışının yakın zamanda gerçekleştiğini, dolayısıyla marketteki ürün çeşitliliğinin geliştirilmesi gerektiğini, okul dönemi için kırtasiye malzemeleri gibi ürünlerin de eklenebileceğini söyledi.

Kaya, son kullanma tarihi yaklaşan ancak insan sağlığı açısından herhangi bir riski bulunmayan ürünlerle ilgili ise temkinli davranarak bu tür ürünleri almaktan kaçındıklarını ifade etti.

Gıda bankası projesiyle ilgili duygularını ise şöyle paylaştı:
 “Çalıştığım birçok proje arasında en mutlu ve vicdanen en iyi hissettiğim proje bu. Gece yatarken huzurla uyuyorum; insanlara dokunabilmek gerçekten çok güzel bir duygu.”

Beslenme çantaları boş gidiyor

2023 yılında gerçekleştirdiği saha gözlem çalışmasında Derin Yoksulluk Ağı (DYA), eğitimde yaşanan zorlukları gözler önüne serdi. Okula çocuk gönderen ailelerden biri, sabah kahvaltı sıkıntısını şu sözlerle anlattı:

“Sabah evde olanları veriyorum, peynir, zeytin, sarelle… Onu yiyip okula gidiyor. Sabah 8’de kalkıyor, 9’da okul zili çalıyor. 2 buçuğa kadar okulda kalıyorlar. Harçlık veremiyorum, geldiğinde ‘anne karnım acıktı’ diyor.”

Bir başka veli ise çocukların ayakkabı ihtiyacına dikkat çekti:

“Ayakkabıları yırtıktı, okuldan arkadaşı vermiş bir tane ayakkabı. Onu giyip okula gitti, beni ayakkabı derdinden kurtardı.”

Bu sözler, derin yoksullukla mücadelede eğitime erişimin ne denli zorlayıcı olduğunu ve temel ihtiyaçların karşılanmasındaki güçlükleri ortaya koyuyor.

“Her çocuğun sağlıksız beslenmesi beraberinde okulu terk etmeyi getiriyor”

Derin Yoksulluk Ağı (DYA) kurucusu Hacer Foggo, her gıda fiyat artışının çocuklar için okulu terk etmeyi beraberinde getirdiğini, şu an çalışanların da yoksullaştığını anlattı:

“Yoksulluk gerçekten derinleşti, derinleşmeye de devam ediyor. Çalışanlar da yoksullaştı asgari ücret açlık sınırının altında, emekliler açlık sınırı altında, yaşlılar yoksullaştı, engelliler yoksullaştı, gıda enflasyonunda birinciyiz her gıda artışında çocuğun sağlıksız beslenmesi okul terki de demek, gıda fiyatları artınca Mesleki Eğitim Merkezleri (MESEM)’e gidiyor veya başka bir yerde çalışmaya başlıyor. Yaşlılar sağlıklı beslenemediği zaman çeşitli hastalıklar ortaya çıkıyor.”

Foggo, gıda bankacılığı sistemini ihtiyaç sahipleri için önemli bulduğunu ancak son kullanma tarihi yaklaşan ve tavsiye edilen tüketim tarihi sistemine göre işleyen bir sisteme şüpheyle yaklaştığını ve uygun bulmadığını ifade etti. Foggo, öncelikle bu sistemin uygulanabilirliği açısından şüpheli. Ayrıca, SKT’si yaklaşan ürünlerin sağlıklı koşullarda da olsa ihtiyaç sahiplerine gönderilmemesi, devletin gerekli mekanizmalarının gıda yoksulluğunu engellemesi gerektiğini ifade etti. Ayrıca, kent tarımının gelişmesi insanların çeşitli sebzelere ücretsiz bir şekilde ulaşabilmesi ve beslenebilmesi alternatiflerinin de çok önemli olduğunu ekledi.

Yoksulluğun derinleştiğine dair bir diğer örnek ise DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş Sendikasının Sınıf Araştırmaları Merkezi (BİSAM) Haziran 2025 raporundan geldi. “Yoksulluk sınırı” asgari ücretin 4 katı, 89 bin 282 TL olarak hesaplandı. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)’in 2024 yılı Yoksulluk ve Yaşam Koşulları İstatistikleri ise yoksullukta kalma süresini dört yıl olarak ortaya koydu.

“Bu oran hesabında hane düzeyinde sorgulanan değişkenler; otomobil sahipliği, ekonomik olarak beklenmedik harcamaları yapabilme, evden uzakta bir haftalık tatil masrafını karşılayabilme, kira, konut kredisi ve faizli borçları ödeyebilme, iki günde bir et, tavuk, balık içeren yemek yiyebilme, evin ısınma ihtiyacını karşılayabilme ve mobilyaları eskidiğinde değiştirebilme durumu.”

“18 milyon atığın yarısı kurtarılabilir ürünler”

TİDER’in Genel Müdürü Nil Tibukoğlu TİDER’in gıda bankacılığı modelini geliştirmek amacıyla 2010’da kurulduğundan bahsederek şunları söylüyor:

“Büyük fabrikalar ve üreticilerle, kullanıma engel olmayan fakat piyasadan çekilecek ürünler için görüşüyoruz. Bu ürünleri çöpe atmak yerine bağışlamaları için onları teşvik ediyoruz. Bağışlanan ürünleri de Gıda Bankacılığı Ağı’na dahil olan üç format üzerinden yönlendiriyoruz: gıda marketi, depo veya aşevi. Hangi kurum bağış noktasına en yakınsa, ürünler oraya gönderiliyor.

Eğer bir bölgede Gıda Bankacılığı Ağı’na dahil kurum yoksa, yine de çözüm buluyoruz. Örneğin, bir fabrikayı bağışçı olmaya ikna ettiğimizde o bölgedeki ihtiyaç sahiplerini destekleyecek yer mutlaka bulunuyor.

Avcılar Belediyesi ile dört yıldır böyle çalışıyoruz. Onların doğrudan bir gıda bankası yok ama öğrencilere yönelik kampanyalarda ya da çeşitli günlerde ihtiyaç sahiplerine ürün dağıtmaları için bağış yönlendirdik. Bu tür işbirlikleri hem bağışçıya hem de belediyelere motivasyon sağlıyor. Hatta ileride gıda bankası kurmak isteyenler, ‘TİDER bize zaten ürün yönlendirdi, gıda bankamız olmasa da destek sağladı’ diyerek gerekli adımları atabiliyor.”

Bu yıl yaptıkları hesaplamaya göre Gıda Bankacılığı Ağı ile yaklaşık 1 milyon kişiye ulaştıklarını belirten Tibukoğlu, Türkiye’de yılda 18 milyon ton gıda atığı oluştuğunu ve bunun yarısının aslında kullanılabilir durumda olduğunu aktarıyor. Bu ürünlerin kurtarılabileceğini vurgulayan Tibukoğlu, ülkede yoksulluk ve ihtiyaç oranlarının çok yükseldiğini, bu nedenle gıdanın korunması ve yeniden kullanılabilmesi için gıda bankacılığı sisteminin yoksullukla mücadelede en etkili yöntem olduğunu bildiklerini ve bunu hayata geçirmeye çalıştıklarını söylüyor.

Çeşitli teşviklerle ve yasalarla güvence altına alınmalı

Gıda Bankacılığı Ağı’nın temel hedefi, kullanıma uygun olan fakat son kullanma tarihi (SKT) yaklaşan ürünleri kurtararak, ihtiyaç sahiplerine ağdaki üyeler aracılığıyla ulaştırmak. Ancak SKT ve TETT’nin (Tavsiye Edilen Tüketim Tarihi) sıkça karıştırılması, bu alanda farkındalık çalışmalarının önemini ortaya koyuyor.

Türkiye’de gıda bankacılığı sisteminin işlerliğini zorlaştıran bazı engeller bulunuyor. TİDER Genel Müdürü Tibukoğlu’na göre bunlardan biri, yerel yönetimlerin çeşitli nedenlerle değişkenlik göstermesi. Bir yerel yönetim ağdan çekildiğinde süreç baştan başlamak zorunda kalabiliyor.

Büyük fabrikalar ve üreticiler de SKT’si yaklaşan ürünlerin marka imajına zarar vereceği kaygısıyla bu ürünleri bağışlamak yerine atığa yönlendirebiliyor. TİDER bu noktada firmalarla bilgilendirme ve ikna sürecini yürütüyor. Öte yandan bazı yerel yönetimler de SKT veya TETT ürünlere çekimser yaklaşarak, nakdi bağışlarla yeni ürün almayı tercih ediyor. Bu durumda ihtiyaç sahibine ürün ulaşsa da, sistemin “israfı önleme” hedefi gerçekleşmemiş oluyor.

Bu sorunlara çözüm getirebilmek amacıyla TİDER, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Gıda Bankacılığı Alt Komisyonu’na şu önerileri sundu:

  • Belediyeler, dernekler ve gıda bankalarının dağıttıkları gıda yardımının en az %50’sinin, israf edilme riski taşıyan ürünlerden sağlanmasının teşvik edilmesi ve takip edilmesi,
  • Gıda bankalarının SKT’si yaklaşan ürünleri kabul etmesi ve TETT’si geçmiş fakat besin ve hijyen açısından güvenli olan ürünleri kontrole tabi olarak almasının zorunlu hale getirilmesi,
  • Daha fazla gıda bankasının kurulabilmesi için kişilere özel destek ve teşvikler sağlanması; böylece işsiz ya da emekli nüfusun topluma fayda sağlayabilmesinin önünün açılması,
  • Gıda bağışı yapan firmaların, bağış noktasından itibaren gıda güvenliği sorumluluğundan muaf tutulduğunun, asıl sorumluluğun gıda bankalarına geçtiğinin resmi olarak duyurulması.

Fransa’da bu sistem yasalarla güvence altında

Bu sistemin yasalarla güvence altına alınması halinde, gıda bankacılığı süreci sağlık denetimlerinden ve hijyen kurallarından geçerek güvenilir bir şekilde uygulanabilir. Ayrıca gerekli farkındalık eğitimleri ve bilgilendirme etkinlikleriyle desteklenirse, israfla mücadelede ve ihtiyaç sahiplerine ulaşmada etkili bir yöntem olabilir.

Dünyada da bu konuda örnekler mevcut. Özellikle SKT’si yaklaşan ürünler üzerinden gıda israfını azaltmaya yönelik yasa ve teşvikler geliştiren ülkeler var. Örneğin Fransa, 2016 yılında kabul edilen yasayla üreticilerin, restoranların ve süpermarketlerin kullanılabilir durumdaki SKT’si yaklaşan gıdaları çöpe atmasını yasakladı. Bu gıdaların hayır kurumlarına ve gıda bankalarına bağışlanması yasal güvence altına alındı.

Yoksullukla mücadelede stratejik bir adım

Türkiye’de gıda bankacılığı sisteminin yasalarla desteklenmesi, yalnızca israfı önlemekle sınırlı kalmayıp sosyal dayanışmayı da kurumsallaştırabilecek bir adım. Veriler, her yıl oluşan 18 milyon ton gıda atığının yarısının kurtarılabilir nitelikte olduğunu ortaya koyuyor. Bu potansiyel, milyonlarca insanın gıda güvencesine kavuşması anlamına gelebilir. Fransa örneğinde olduğu gibi yasal güvence, bağışçıların ve yerel yönetimlerin sisteme daha güvenle katılmasını sağlar. Böylece hem üretici hem tüketici hem de ihtiyaç sahibi için kazan–kazan bir mekanizma kurulabilir. Gıda bankacılığı, doğru politikalarla desteklendiğinde, derinleşen yoksulluk karşısında yalnızca bir yardım modeli değil; aynı zamanda sürdürülebilir bir sosyal koruma sistemi haline gelebilir.

Kaynak: Ayşegül Erkaya Arslan / Bursa Tanık

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
Yoksulluk derinleşiyor, gıda bankacılığı umut vadediyor: Orhangazi’de Gıda Bankası ihtiyaç sahiplerine hizmet veriyor
Haber bültenimize abone olun ve tüm haberlerden anında haberdar olun.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Giriş Yap

NE Haber ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!