Siirt merkeze bağlı Kayaboğaz köyünde çekilen Elma filminin yönetmeni Mehmet Acaruk, “Sıradan insanı işliyoruz ve asıl sanatı ve tarihi, postmodern sanatı, burjuvanın sanatını belirleyen şeyin sıradan insanın trajedisi olduğunu iddia ediyoruz. Dünyaca ünlü bir tablonun orta doğuda yaşayan bir kadının yaşantısı üzerinden bizzat nasıl gerçekleştiğinden bahsediyoruz” dedi.
Ne Haber’e açıklamalarda bulunan yönetmen Mehmet Acaruk, şunları söyledi: “Ben profesyonel fotoğrafçıyım. Aynı zamanda sosyologum ben. Filmin hikayesi nereden başladı diye soracak olursanız aslında film bir sürü sosyal disiplin veya sanatsal disiplinin karşılığı gibi bir şey. Bir film çekmek istediğiniz zaman sadece belirli bir alanda uzmanlaşmış olmak yetmeyebiliyor veya sadece işin teknik kısmında bir şeyler yapmak yeterli değil. O yüzden bayağı bir bekledim. Sosyoloji bitirdim, felsefe okudum. Bunun üzerine yıllardır da fotoğrafçılık yapıyorum, sanatla uğraşıyorum.”
Yarım kalmış bir aşk hikayesinin işlendiğini belirten Acaruk, “Aklımda bazı hikayeler vardı, kurguladığım. Halihazırda yaşanmış şeyleri kurguya dönüştürdüğüm hikayeler. Biraz film serüveni böyle başladı. Biraz daha imgesel bir film olacak. Açılarımız, planlarımız ve teknik ekipmanlarımız da biraz ona yönelik oldu. Filmin temel iddiası şu, bir kadını işliyoruz. Kadını işlerken de tamamen bir mağduriyet üzerinden işlemeye doğru bulmadık. Yarım kalmış bir aşk hikayesi işleniyor filmde fakat kadın yine dimdik ayakta.” ifadelerini kullandı.
Dünyaca ünlü bir tablonun Orta Doğu’da yaşayan bir kadının yaşantısında nasıl gerçekleştiğinden bahsedildiğini ifade eden Acaruk, “Filmin temel iddiası şöyle diyebilirim, sıradan insanı işliyoruz ve asıl sanatı ve tarihi, postmodern sanatı, burjuvanın sanatını belirleyen şeyin sıradan insanın trajedisi olduğunu iddia ediyoruz. Dünyaca ünlü bir tablonun orta doğuda yaşayan bir kadının yaşantısı üzerinden bizzat nasıl gerçekleştiğinden bahsediyoruz.” cümlelerini kullandı.
Siirt’in doğallığını koruduğunu belirten Acaruk, açıklamalarına şöyle devam etti: “Siirt toprakları çok yalnız ve bakir bırakılmış. Modern dediğimiz ama beton yapıdan oluşan birçok şey insanlara modernizim olarak insanlara yedirilmeye çalışıldı. Siirt sanki insan elinden kendi koruyabilmiş bir coğrafya. Hem fiziki ve coğrafi şartları Siirt’i biraz daha özel kıldı bizim için. Muazzam bir doğası var. Şu an Kayaboğaz’dayız. 10-15 kilometre yakın merkeze. Merkeze bu kadar yakın olup doğallığın koruyabilmiş çok az yer var. Şehrin ortasında insanlar bu samimiyetinden hiç ödün vermemiş.
Bu hem Siirt’in kültürel kodlarıyla ilgili bir şey. Bu kodlar coğrafyasında da kendi gösteriyor aslında. Siirt kozmopolit bir yapıya sahip. Kürtler, Türkler, Araplar var. Bu SiirtWi benim için özel kılıyor. Gittiğimiz yerde Türkçe biliyorsa Türkçe, Kürtçe biliyorsa Kürtçe, bilmiyorsa Arapça iletişim kuran insanlar var. Kürdünü, Türkünü, Arabını aynı samimiyetle bulduk.”
Proje koordinatörü Mesut Azad Bozan ise “Adıyamanlıyım. Siirt’e 4. Kez geliyorum. Elma filmi ile ilgili bölgede bir çok şehir ve köy gezdik, fakat Siirt’in coğrafyasını gördüğümüzde işte burası tam da senaryomuza göre bir bölge dedik ve çekim takvimimizi buraya göre belirledik. Film hazırlıkları için çekim başlangıcından 1 hafta öncesinden geldik bu süreçte esnafların, köylülerin müthiş bir ilgisine ve bizimle dayanışmasına şahit olduk. Kısa metraj olarak düşündüğümüz filmimiz Siirt insanının sıcaklığı ile Orta metraja dönüştü.” dedi.
“Bu tarz filmler dayanışma kültürü ile yapıldığı için bu dayanışmayı Kayabogaz köylüleri, Siirt esnafı ve gençleri fazlası ile gösterdi.” diyen Bozan, “Köylülerin de dahil olduğu çekimlerde kimi işini bırakıp bize yoldaş olup filmimizde oynadı, kimi moral verdi, kimi evinin kapılarını açtı. Bu süreçte bize destek olan bütün Siirt halkına esnafına, resmi kurum çalışanlarına ve Siirt’te bulunduğumuz süreç içerisinde desteklerinden dolayı Fikret Baydarman’a çok teşekkür ediyoruz.” ifadelerini kullandı.
